Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Avukatların teröristlerin bu kadar pervasızca yanlarında durabilmeleri, cübbeleri ile cenazesine katılabilmeleri, onları öven bildiriler yayınlayabilmeleri kabul edilebilir davranışlar değildir. Önümüzdeki periyotta avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız” dedi.
Erdoğan, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra en çok ihracın olduğu kurumların ortasında Adalet Bakanlığının geldiğini belirterek, buna karşın hakim ve savcı sayısının 2002 yılındaki 9 bin 349 düzeyinden 22 bin düzeyine çıkartıldığını söyledi.
Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelere de dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akdeniz’in zenginliklerinin üzerine çökme gayretinin çağdaş sömürgecilik örneği olduğunu belirtti.
Erdoğan, şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı katleden terör örgütü mensuplarına dayanak için kimi avukatların açlık grevine gitmesi ve İstanbul Barosu’na asılan pankart ile ilgili ise, “Uyuşturucu baronunu savunan avukat uyuşturucu tüccarlığına, katili savunan avukat cana kast etmeye, hırsızı savunan avukat hırsızlığa kalkışmıyorsa, teröristin avukatlığını yapanın da teröristliğe soyunması mümkün değildir” sözlerini kullandı.
“Akdeniz’in zenginliklerinin üzerine çökme eforu, tam bir çağdaş sömürgecilik örneğidir”
“Yargının hiçbir ögesi, rastgele bir ideolojinin buyruğuna giremez”
Açlık grevinde bulunan bir avukatın hayatını kaybetmesi ve İstanbul Barosu’nda açılan pankartla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şehit savcımız Mehmet Selim Kiraz’ı katleden terör örgütü mensuplarına dayanak için açlık grevine giden avukatları bu kararlarından vazgeçirmek için devlet üzerine düşeni yapmıştır. Buna karşın açlık grevini sürdüren bir avukatın vefatı üzerine İstanbul Barosu binasına asılan pankartın, şehidimizin kemiklerini sızlatmanın ötesinde manaları olduğunu düşünüyoruz. Avukatların, teröristlerin bu kadar pervasızca yanlarında durabilmeleri, cübbeleri ile cenazesine katılabilmeleri, onları öven bildiriler yayınlayabilmeleri kabul edilebilir davranışlar değildir. Avukatlık zulmü savunmak değildir, avukatlık adaleti savunmak, adaletin yanında yer almak demektir. Bu yapılan süreçlerin müvekkil-avukat bağlantısıyla uzaktan yakından alakasının olmadığı açıkça ortadadır. Öteki kurumlarda terör örgütleri ile böylesine içli dışlı olan bireyler nasıl mesleklerinden men edilebiliyorsa, avukatlar için de bu türlü bir prosedürün gerekip gerekmediği bana nazaran tartışılmalıdır. Uyuşturucu baronunu savunan avukat uyuşturucu tüccarlığına, katili savunan avukat cana kast etmeye, hırsızı savunan avukat hırsızlığa kalkışmıyorsa, teröristin avukatlığını yapanın da teröristliğe soyunması mümkün değildir. Hakimin, savcının, polisin, askerin yapamadığını, kamusal bir görev icra eden avukat da yapamamalıdır. Şayet yaparsa bunun bir müeyyidesi, sonucu bedeli kesinlikle olmalıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde, uygar ülkeleri kast ediyorum, bu türlü çarpık bir duruma müsaade verilemez. Yargının hiçbir ögesi, rastgele bir ideolojinin buyruğuna giremez. Yargının tek ideolojisi adalet olmak zorundadır. Bir adalet kurumu olması gereken kimi baroların, terör örgütlerinin art bahçesi, propaganda aracı, yasa dışı faaliyetlerinin kılıfı haline dönüşmesi çok acıdır. Çoklu baro sistemini getirmekteki gayelerimizden biri de, barolarımızı bu problemli yapıdan kurtarma umuduydu. Merhum Mehmet Selim Kiraz savcımızın katilleriyle ilgili gelişme, bu kaygılarımızın ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. İnşallah önümüzdeki devirde avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız” formunda konuştu. – ANKARA
Kaynak: İHA
Haberler.com
