Yüz yüze eğitime “aşamalı ve seyreltilmiş şekilde” geçileceğini açıklayan Ulusal Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, MEB‘in okullarda uyulacak kurallarla ilgili bir kılavuz hazırladığını duyurdu. Evreli ve seyreltilmiş eğitimin nasıl uygulanacağı, okullarda salgın tedbirlerinin nasıl alınacağı ve uzaktan eğitimin nasıl süreceği hususlarına ait velilerin ve eğitimcilerin başındaki soru işaretleri şimdi giderilmiş değil.
SEYRELTİLMİŞ EĞİTİM NE DEMEK?
Ulusal Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “aşamalı ve seyreltilmiş eğitim” hakkında şunları söyledi:
“Aşamalı ve seyreltilmiş derken, aslında belirli sınıf seviyelerinin öncelikli olarak açılmasını ve mevzuların seyreltilmesini, yani içeriğin tümüyle yüz yüze birebir saat ve mühlet içerisinde değil de muhakkak mevzuların öncelikle işlenmesini kastediyoruz.”
Buna nazaran yeni periyotta, muhakkak tahsil seviyelerinde yüz yüze eğitime öncelikli olarak geçilecek. Müfredattaki ders içerikleri ve bahislerden kimileri derslikte işlenecek, kimileri ise uzaktan eğitime bırakılacak. Açıklamayı takip eden günlerde MEB kulislerinden sızan bilgilere nazaran, yüz yüze eğitime geçişte öncelik tanınacak düzeyler, okul öncesi, 1. ve 2. sınıfların yanı sıra, lise ve üniversiteye giriş imtihanlarına katılacak öğrencilerden oluşan 8. ve 12. sınıflar olacak.
SINIF VE ÖĞRETMEN SAYISI YETERLİMİ
Dersliklerde metrekare hesabıyla oturma sistemleri planlanarak ve sınıflarda öğrenci sayısı azaltılarak yüz yüze eğitime geçilmesi planlanıyor. Üzerinde hemfikir olunan “fiziki mesafe” hesabına nazaran, kapalı alanlarda her dört metrekareye bir kişi düşmesi gerekiyor. Öte yandan toplumsal uzaklık kurallarına uygun bir oturma tertibi, daha çok dersliğe, daha çok işçiye ve daha çok öğretmene gereksinim duyulması manasına gelebilir.
Ulusal Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ek işçi alımı yapılacağını açıkladı fakat bunun “Okulların hijyenini sağlamak için paklık ve güvenlik çalışanı alımları” olacağını kaydetti. Seyreltilmiş eğitime uygun olarak ek öğretmen ataması yapılacağına yönelik şimdi bir açıklama yok.
“LİSELERDE 40 KİŞİYİ BULAN SINIFLAR VAR”
BBC Türkçe’ye konuşan Eğitim-Sen Genel Lideri Feray Aytekin Aydoğan, salgından evvel bile büyük bir gereksinim olarak kendisini hissettiren yeni öğretmen atamalarının mevcut takvimde bir mecburilik olduğunu savunuyor:
“Kalabalık sınıflar sorunu devam ediyor. Bilhassa liselerde yeteri kadar okul olmadığı için başvurulan ikili eğitimde bile mevcudun 40’ı bulduğu sınıflarla karşı karşıyayız. Sınıf mevcudunun azaltılması için her durumda öğretmen atamasına muhtaçlık var.”
Eğitim-Sen’in 2239 eğitimciyle yaptığı ankete katılanların yüzde 43’ü, çalıştığı okulda sınıf mevcutlarının 20-30 ortası, yüzde 36,4’ü ise 30-40 ortası olduğunu tabir ediyor.
Ankete katılanların yüzde 93’ü, okulların açılması halinde mevcut sınıf sayılarıyla, öğrenciler ortasında gerekli fiziki uzaklığın sağlanmasının mümkün olmadığını söz ediyor.
MEB: ÖĞRETMEN SORUNU YAŞANMAYACAK
Ulusal Eğitim Bakanlığı kaynakları ise uygulanacak yüz yüze seyreltilmiş eğitim modelinin yeni bir öğretmen gereksinimi yaratmayacak halde tasarlandığını belirtiyor. Buna nazaran, seyreltmenin yalnızca sınıf mevcutlarında değil, ders programlarında da yapılacak olması, öğretmen sayısında sorun yaşanmasının önüne geçecek.
Öte yandan MEB yetkilileri yüz yüze eğitime nasıl başlanacağına ait tüm ayrıntıların, Bilim Şurası’nın önümüzdeki süreçte vereceği tavsiyelerle şekilleneceğini de vurguluyor.
UZAKTAN EĞİTİM: 70 ÖĞRENCİMDEN EN FAZLA 12’Sİ KATILDI
İnternet ya da televizyon üzerinden verilen uzaktan eğitime ait soru işaretleri de şimdi giderilmiş değil. Gaziantep’in fakir bir semtinde öğretmenlik yapan Gül Fidan Özpolat, Mart ortasından itibaren uygulanan uzaktan eğitimin dezavantajlı kısımlar için yarattığı zorlukları kendi sınıfından yola çıkarak anlatıyor:
“Her uzaktan eğitim dersinde benim sorumluluğumda yaklaşık olarak 70 öğrenci oluyordu. Bugüne kadar en fazla 12 öğrenciyle ders yapabildim. Benim okulumda daha fazla öğrenciyle ders yapabilen bir öğretmene rastlamadım.”
Teknik imkanların yokluğu, dar gelirli ve kalabalık aileleri eğitim sürecinin dışına itmiş:
“Bazı konutlarda 3-4 çocuk var ve her birinin uzaktan eğitiminin planlanması gerekiyor. Öğrencilerin ellerinde aygıt olması gerekiyor. Akıllı telefonlar olsa bile minimum fiyatla çalışan ailelerin konutlarına sınırsız internet almak üzere bir lüksleri zati yok. Bizim için çok güç bir süreç oldu.”
Sınıfında dört Suriyeli öğrenci de bulunan Gül Fidan öğretmen, göçmen çocukların ve öteki dezavantajlı çocukların eğitimden büsbütün yoksun kaldıklarına tanıklık etmiş:
“Suriyeli öğrenci sayısı epeyce fazla. Kıymetli bir kısmı Türkçe bilmiyor. Bu uzaktan eğitim müddetince onlar büsbütün uzaklaştılar. Sınıfımdaki 4 Suriyeli öğrenciye hiç ulaşamadım. Çok uğraşmama karşın, velileriyle bile temas edemedik. Suriyeli çocuklardan ikisi ise işitme engelli. Uzaktan eğitim onlar için çok büyük bir dezavantaj oldu.”
UZAKTAN EĞİTİMLE İLGİLİ HAZIRLIĞIMIZ VAR
Bakanlık, Suriyeli çocukların eğitim süreçlerine katılmasıyla ilgili de yüz yüze ve uzaktan eğitim seçeneklerinin geliştirileceğini belirtti.
DERS İÇERİKLERİ
Uzaktan eğitimde tenkitler sırf erişim sıkıntılarına değil, ders içeriklerine de işaret ediyordu. EBA TV’deki içeriklerin kâfi ve gerçek hazırlanıp hazırlanmadığına ait tartışmalar Mart ayından bu yana varlığını sürdürdü.
Uzaktan eğitimde ders içerikleri hazırlanırken üç başlığın temel alınması gerektiğini savunan Eğitim-Sen Genel Lideri Feray Aytekin Aydoğan, “Öncelikle, öğrencilerin salgın müddetince psikolojilerinin güçlü olmasını ve bu mevzudaki bilgilendirmelerini sağlayan içerikler hazırlanmalı, ikincisi eğitim sürecinden kopuşun önüne geçilmeli, üçüncüsü sürekliliğin ve devamlılığın sağlanması temel olmalı” diyor ve geçtiğimiz devir bunların hiçbirinin içeriklerde görülmediğinden şikayet ediyor.
Uzaktan eğitimin geliştirilmesi için gerekli aygıtların fiyatsız sağlanması, internet altyapısı sıkıntısının çözülerek fiyatsız sunulması ve eğitim içeriğinin öğrencilerin gereksinimini karşılayacak biçimde hazırlanması, eğitimcilerin talepleri ortasında öne çıkıyor.
OKULLARDA HANGİ TEDBIRLER ALINACAK?
MEB, okullarda öğrencilerin, öğretmenlerin ve çalışanın karşı karşıya kalacağı koronavirüs bulaşma riskini en aza indirmek için çalışmalara başladığını açıkladı.
“Dezenfektan, maske tedariği, fiziki ve toplumsal yeterlilikler konusunda tüm ayrıntıları çalıştık” diyen Bakan Selçuk, okullar açıldığında öğrencilerin, öğretmenlerin ve işçinin sıhhat durumunun HES kodlarıyla takip altında olacağını duyurdu:
“Ailesinde ya da yakın etrafında virüs tanısı konmuş bireyler bu sistem sayesinde tespit edilebilecek ve gerekli tedbirler alınacak.”
Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın geçtiğimiz devir okullara gönderdiği yazılarda, “Herhangi bir Covid-19 kuşkusu olduğunda çabucak müdahale edilmeli” sözü yer alıyor.
‘Sağlık işçisi yok, kim müdahale edecek?’
Öte yandan eğitimciler MEB’den gelen “önlem alma” yönlendirmesinin yetersiz kaldığı görüşünde.
Eğitim-Sen Genel Lideri Feray Aytekin Aydoğan, bütçe ayrılmadığı sürece tedbir almanın mümkün olmayacağını söz ediyor:
“Bakanlık müdahale edin diyor ancak bizim okullarımızda sıhhat vazifelisi yok, kim müdahale edecek? Ne halde müdahale edecek? Tekrar Bakanlık, tüm alanlar dezenfekte edilmeli diyor. Kâfi paklık vazifelisi yok. Bütçe ayrılmadığı sürece kim yapacak?”
YENİ HADISE SAYISI BELİRLEYİCİ
Dünyada okulların açılması için uygulanan parametrelerden en yaygın olanı, 100 bin kişi başına düşen yeni olay sayısının 1’in altında olması. Buna nazaran okulların açılması için Türkiye’de yeni olay sayısının yaklaşık olarak 800-850 seviyesinin altına inmesi gerekiyor. Meğer bu sayı son haftalarda 1000’in üzerinde seyretti ve artış eğiliminde. Bilim Şurası’nın tavsiyesi, evvel 31 Ağustos’ta başlaması planlanan yüz yüze eğitimin “en az 1 ay daha” ertelenmesi tarafındaydı. Bu tavsiyenin akabinde 21 Eylül‘de “aşamalı ve seyreltilmiş” olarak başlayacağı duyurulan yüz yüze eğitimin, olay sayılarının artması durumunda bir mühlet daha ertelenmesi gündeme gelebilir.
Haberler.com
