Amerikan Üniversitesinden Prof. Dr. Joshua S. Goldstein, Hollywood’un nükleer ve radyasyonun tehlikeleri ile ilgili yaptığı birçok filmin ‘nükleer güç korkusu’na neden olduğunu belirtti. Nükleer enerji karşıtlığının bilimsel olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Goldstein, “Radyoaktivite, dünyada ‘açığa çıkıp’ her şeyi yok edebilen bir virüs değil. O doğal bir olaydır. Bu değişmeyen sürekli ısı, milyarlarca yıl boyunca dünyanın çekirdek sıvısını koruyarak manyetik alanın ve atmosferin var olmasını sağladı. Dolayısıyla radyoaktivite olmasaydı burada olmazdık” dedi.
Birçok ülkede fosil yakıtların hızla yerini alarak iklim değişikliği ile mücadelede etkin rol oynayabilecek nükleer enerjinin genişlemesinde ‘nükleer güç korkusu’ en büyük engel olarak gösteriliyor. Uzmanlara göre, bu korkunun altında daha önce yaşanan kazalar, radyasyon algısı ve şehir efsaneleri yatıyor. Bu konuları içeren kurgu filmler ve diziler de nükleer korkusunu güçlendiriyor.
“Radyasyon virüs değildir”
Nükleer enerji karşıtlığının bilimsel olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Goldstein, radyasyon ile ilgili yanlış algıların da korku doğurduğunu dile getirerek, “Radyoaktivite, dünyada ‘açığa çıkıp’ her şeyi yok edebilen bir virüs değil. O doğal bir olaydır. Bu değişmeyen sürekli ısı, milyarlarca yıl boyunca dünyanın çekirdek sıvısını koruyarak manyetik alanın ve atmosferin var olmasını sağladı. Dolayısıyla radyoaktivite olmasaydı, burada olmazdık. Nükleer fizyon, maddeyi tekrar enerjiye dönüştürür ve bu nedenle son derece konsantre bir güç kaynağı sunar” yorumunu yaptı.
Goldstein, iklim değişikliği sorununun büyüklüğünü en iyi anlayan iklim bilimcilerin, 2050 yılına kadar dünya ekonomisinin karbondan arındırılması için nükleer enerjinin önemli ölçüde genişlemesi gerektiği sonucuna vardıklarını söyledi.
“Nükleer enerji karşıtlığı moda eyleme dönüşüyor”
Nükleer enerji karşıtlığının bilimsel olmadığını, ancak ‘moda bir eylem’e dönüştüğünü vurgulayan Goldstein’ın nükleer enerji ile ilgili bazı çarpıcı tespitleri şöyle:
“Nükleer enerji, karbondan arındırma için en uygun enerji kaynağıdır. Kömürün yerine geçebilecek en pratik enerji çeşididir. 24 saat güç sağlar ve genişleyebilir. Fransa, sadece 15 yıl içinde fosil yakıttan nükleer enerjiye geçerek, Almanya’ya kıyasla elektrik maliyetlerini yarıya indirdi. Nükleer enerji diğer enerji kaynaklarından çok daha güvenlidir. Gerçekte, doğal arka plan radyasyon seviyeleri zararlı değildir. Hepimiz doğal radyasyon etkisi altında yaşıyoruz ve radyasyon seviyeleri bölgeden bölgeye değişiyor. İran’da bulunan radyum kaplıcaları bölgesi Ramsar, dünyadaki ortalama radyasyon seviyesinin 50 katından fazla radyasyona sahip olan sıcak bir nokta. Bu durum, orada yaşamalarına rağmen yerel halkın sağlığı üzerinde hiçbir etkiye sebep olmuyor. Radyasyon seviyelerindeki mütevazı değişimlerin, uranyum dolu bir gezegende gelişen ve hem güneş ışığı hem de kozmik ışınlar tarafından bombardımana uğrayan organizmamıza zarar vermesi olası değil.”
“Nükleer atığın vereceği varsayılan zarar, iklim değişikliğinin yol açacağı felaketle karşılaştırılamaz”
“Efsaneler, caydırmak ve korkutmak için ortaya atılıyor”
ABD Penn State Üniversitesinde nükleer alanda araştırma görevlisi olarak görev yapan Gökhan Çorak da bazı efsanelerin insanları nükleer enerjiden caydırmak ve korkutmak için ortaya atıldığının altını çizdi. “Şehir efsanelerine değil, lütfen bilime inanın” diyen Çorak, şu değerlendirmede bulundu:
Kaynak: İHA
Haberler.com